Dışişleri Bakanı Fidan, Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin Sarkozy öncesi çizgiye dönmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, France 24’e yaptığı açıklamada, “Bölgede daha etkili bir güç yaratmak için Türkiye’nin Avrupa’ya katılması gerekiyor.”
Fidan, Türkiye-AB ilişkilerinin eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin çizgisine dönmesi gerektiğini de belirterek, “Bu nedenle liyakate dayalı bir katılım yolu açılmalıdır.”
Sarkozy döneminde neler yaşandı?
Nicolas Sarkozy’nin Fransa cumhurbaşkanı olmasından önce Türkiye-AB ilişkileri nispeten daha olumlu bir seyir izliyordu. Özellikle 1999 yılında Türkiye’nin AB’ye aday statüsünün tanınması ve 2005 yılında tam üyelik müzakerelerinin başlaması ilişkilerde önemli dönüm noktalarını temsil ediyordu. Sarkozy 2007’de Fransa cumhurbaşkanı seçildiğinde Türkiye’nin AB üyeliğine açıkça karşı çıkmaya başladı. Özellikle Türkiye’nin Avrupa’nın coğrafi ve kültürel kimliğiyle uyumlu olmadığını savundu. Sarkozy döneminde Fransa, Türkiye’nin katılım müzakerelerinde bazı fasılların açılmasını engellemiş ve müzakere süreci oldukça yavaşlamıştı.
Fidan: Meritokratik üyelik yolu açılmalı
Fidan, o zamana kadar Avrupa’nın en büyük iki ülkesi olan Almanya ve Fransa’nın siyasi liderlerinin, Türkiye’nin AB’ye katılımını stratejik bir adım olarak değerlendirdiğini hatırlattı. Ancak daha sonraki dönemde bu durumun iç politikanın bir parçası olarak görüldüğünü ve boşa harcandığını anlattı.
Avrupa’nın güvenliğini güçlendirmeye yönelik iki yaklaşım olduğunu belirten Fidan, bunlardan ilkinin Avrupa’nın jeostratejik bir duruşla Türkiye’nin de dahil olduğu bölgede kendi ağırlık merkezini oluşturarak uluslararası kaosa ve jeopolitik gelişmelere karşı daha dirençli hale gelmesi olduğunu söylüyor. politikalar. riskler. Fidan, ikinci yaklaşımda Avrupa’nın güvenliği açısından “diğer aktörlere oldukça bağımlı” kaldığını ifade etti.
Fidan, şöyle konuştu: “Eğer Türkiye 2007 ya da 2008’de Avrupa Birliği’ne üye olsaydı… Çünkü altın zamanlardı. Türkiye’ye bu net yol haritası verildiğinde AB reformları sürüyordu ve başka hiçbir uluslararası aktör Türkiye’yi tehdit etmiyordu.” Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ne kadar iyi davrandığını ve liyakate dayalı sürecin doğru yolda ilerlediğini bilen Türkiye’nin üyeliği, daha sonra ‘Avrupa siyasetinde’ tüm dünyada kimlik siyaseti tartışmasının bir parçası haline geldi.
Bakan Fidan, bu tutumun değişmesi gerektiğini ve liyakate dayalı üyelik yolunun açılması gerektiğini belirtti.